böğürtlen
Ömer ve Gülnur kutuyu böğürtlenle dolduruyor.
Lokman sehpası, kutusu ve şapkasıyla işe girişmeye hazır.
Ömer ve Şueyb protein ihtiyaçlarını solucanla gidermeye çalışırken.
Muhammed meyva atıştırıp, gölgede dinlenirken, cingöz Yunus dikkatle izliyor.
Çiftçinin kamyonu.
Eskiden her mevsimin kendine has meyvası ve sebzesi olurdu. Turfanda diye bir kavram vardı. "Komşular kokusunu duyarlarsa canları çeker, belki de alamayacak durumdadırlar" diye turfanda salatalık, erik vs'nin dışarıda yenmesine izin verilmezdi. Böyle hassaslıklar geçmişte kaldı.
Zaten meyva sebzenin sezonu kalmadı; her zaman, her şey var. Var var olmasına ama, ne tadı var ne de kokusu. Meyvalar en çok kar sağlamaya ayarlanmış gen ve gübrelerle hızlı yetiştiriliyor ve daha olmadan erkenden toplanıp, memleketin her yerine dağıtılıyor.
O hasret kaldığımız doğal tadı ve kokuyu almak için yerel çiftliklere gidip, meyvaları bizzat toplamak gerekiyor. Biz de Zafer (Hindistanlı) ve Selmanlar'la (Pakistanlı) bir çiftliğe böğürtlen toplamaya gittik. Taze meyva yemenin yanında çocuklara çiftlik hayatını göstermesi açısından da böyle ziyaretler faydalı oluyor.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home