OGAMO

OGAMO ailesinden fotograflari ya da dostlarla paylasmaya deger gozlemlerimizi bu sayfaya koymayi dusunuyoruz. Umariz, zamanla guzel bir hatira defteri halini alir.

Pazartesi, Mart 12, 2007

Minnesota'da kış

Minnesota'dan yazıp da kıştan bahsetmemek olmaz tabii ki. Bu yıl kış epeyi ılıman geçti, sonra birden -20lere filan düştü ama kar yoktu. Derken geçende arka arkaya iki büyük fırtınayla büyük ihtimal Mayıs'a kadar kalkmayacak kar geliverdi. İşte size birkaç karlı fotoğraf.


Arka bahçemiz. Fırtınadan gözgözü görmüyor.



Ben garajın önünü açmaya çalışırken.


Ali Erim kar üfürücüden daha yüksek kar yığınıyla mücadele ederken.


Kapıya kadar yolumuz açık, buyrun bekleriz.


Arka bahçede çatının üzerinden sarkan adam büyüklüğündeki buz.


Neredeyse yere değen buzun boydan görünüşü



Madem kar var, hayıflanmaktansa kayıp eğlenelim.

Cumartesi, Mart 03, 2007

kimlik

Başlığı "kimlik" olarak attım ama sanırım eski deyimle "şahsiyet" demek bahsetmek istediğim hususa daha uygun. Kimlik deyince aklıma daha çok necisin, nerelisin, adın ne gibi sorulara verilen cevap geliyor. Şahsiyet ise bunların yanında senin için değerli olan ne, seni ne harekete geçirir, ne üzer, ne sevindirir sorularına da cevap teşkil ediyor.

Bu konuyu aklıma getiren dün akşam ve bugün sabah kendisini dinleme fırsatı bulduğumuz Vehbi Vakkasoğlu hocanın anlattıkları. Hoca bu konuyu Çanakkale Savaşları aracılığıyla işliyor. Onun deyimiyle "Çanakkale Savaşları'ndaki satır aralarını dikkatli okuyunca" şu an muzdarip olduğumuz bir çok meseleye cevap bulmak mümkün. Hoca, konuyu kimlik-şahsiyet bazında işlemedi; bu yansıtma bana ait.

Herkesin bu iş bitti dediği bir anda, maddi düzlemde bakınca umutsuz görünen bir durumda, üzerine düşeni hakkıyla yapmak, neme lazım demek yerinde durumdan vazife çıkarmak, vefa göstermek, vakur bir tavır sergilemek, insana (kim olursa olsun) değer vermek, Allah'in yardımından ümid kesmemek, inananlara Nusret'in geleceğini bilmek gibi hassas konuların Çanakkale ortamında nasıl tecelli ettiğini tatlı tatlı anlattı Vehbi Hoca. Bunları bu güne kadar binden fazla toplantıda işlediğini ve yaptığı etkinin sevindirici olduğunu söyledi. Modern hayatın maneviyattan uzak olmasından dert yanıyor ve eğitimde bir boşluk olduğunu ve bu boşluğun Çanakkale ruhunu canlı tutmakla ve yaymakla ancak kapanabileceğini söylüyor.

Genç nesillere şahsiyet kazandırmak, doğruyu yanlışı kuru kuru anlatmakla ve bilgi dağarcıklarını geliştirmekle olmuyor. Mustafa İslamoğlu'nun Hayatın Yeniden İnşası İçin'de anlattığı gibi vahiyi özümsemiş bir duruş ve Çanakkale destanında olduğu gibi o duruşu işleyecek bir heyecan gerekiyor.

Bizden önce kuzey ve güney Amerika'ya gelmiş müslümanların eriyip, kaybolup gitmelerinin belki de bir sebebi yeni nesillere bu müslüman şahsiyetini kazandıramamaları. O yüzden MYM gibi gençlere yönelik kurum ve aktiviteler hepimiz için hayatı önem taşıyor. Hele müslüman kimliğinin İslam düşmanları tafarından tanımlandığı ve müslümanım demenin cesaret istediği bu aralar, insan ancak Çanakkale gibi yakın ve canlı referansları olduğu sürece direnç gösterebilir.

Bu arada, Vehbi Vakkasoğlu hocanın kendisi hakkında da birşeyler yazmazsam hakkını vermemiş olurum. Maşallah, Allah uzun ömür versin, hiç sıkmadan dinleten tatlı bir üslubu var. Bir yolunu bulup, anlattıklarını peygamberimize bağlıyor. Hem vakur sahibi, hem alçak gönüllü - yanlış yapmış olabileceğini söylemekten çekinmiyor. Üst perdeden konuşmuyor. Herkese seviyesine göre hitab edebilmesi ve önemli konuları basitleştirme yeteneğiyle tam bir Minnesota Nice geldi bana. İnşallah, kendisinden daha çok faydalanma fırsatlarımız olur. Onun buraya gelmesine vesile olanlardan da Allah razı olsun.