OGAMO

OGAMO ailesinden fotograflari ya da dostlarla paylasmaya deger gozlemlerimizi bu sayfaya koymayi dusunuyoruz. Umariz, zamanla guzel bir hatira defteri halini alir.

Pazartesi, Aralık 11, 2006

derviş yahut içi dışı bir olmak



Mevlevi semasının batı dünyasında bir çekiciliği var. Egzotik geldiği için mi öyledir bilmiyorum. Geçende Minneapolis'e geldiler ve büyük bir konser salonu izleyiciler tarafından doldu. Daha önce canlı izlememiştik, biz de gittik. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben sıkıldım; ne eğlendirici geldi, ne eğitici, ne de ilham verici. Programın yeknesaklığını bozan iki kısım vardı: Biri Davudi sesli dervişin okuduğu ezan, diğeri de yine aynı kişinin sona doğru okuduğu Kur'an. Ezanın okunuşu tam akşam vaktinin giriş zamanına geldi, ezandan sonra da programa bir müddet ara verildi.

Bu verilen arada olan bir şey düşündürücüydü. İlk aklıma gelen, ezan ve aranın akşam namazı vaktine denk getirilmesinin bilinçli olduğuydu. Bu arayla dervişler ve izleyiciler arasındaki çok sayıda müslümanın namaz kılmasına fırsat sağlanacağını düşünmüştüm. Namaz için vakit ayrıldığını görmeyi, diğer izleyicilerin de takdir edeceğini düşünmüştüm.

Ne var ki, bu yönde bir duyuru yapılmadı, elimize verilen program içeriğinde de yoktu. Çocuklarla dışarı çıkıp kalabalığın arasından gözlerimiz önce namaz yerini gösteren bir levha aradı, bulamayınca organizatörlerden birkaçına sorarak "şu arkada bir yerde kılıverin" cevabıyla yer aramaya başladık. Bu arada kendimizi kuliste dervişlerin hazırlık odasında bulduk. Kimisi oturmuş dinleniyordu, kimisi aynanın karşısında üstünü, başını düzeltiyordu. Sağolsunlar bizi güzel karşıladılar, odanın bir köşesinde namazımızı kılabileceğimizi söylediler. Onların bizden önce kıldığını düşünerek kıblenin ne tarafta olduğunu sorduğumuzda aramızda şöyle bir dialog geçti:

Ben: Koridorda epeyce döndük, yönümüzü şaşırdık, kıble ne tarafa geliyor biliyor musunuz?
Derviş: Biz yabancıyız, şu tarafa doğru kılıver.
Ben: Konya'dan geldiniz, tam vaktinde ezan okudunuz, namaz arası verdiğinizi sanmıştım.
Derviş: Şov içindi o ezan.


Burada iki şey düşündürücü: Biri dervişlerin tavrı, diğeri organizatörlerin tavrı. Dervişler zühd sahibi insanlar olarak tefekkürde, ibadette farzın, zorunlu olanın ötesine giden, kendisini Allah'a adayan ama bunu pek de dışarıya göstermeyen insanlar olarak bilinir. Bizim dervişler, reklamla, şovla, dışarıya tanıtımla meşguller.

Organizatörler ise, böyle herkese açık bir programla bir temsil sorumluluğunu yükleniyorlar. Yani kendi başına kaldığında namazını kılmıyor olsa bile, bu ortamda daha hassas davranması gerekiyor organizeden sorumlu olanın. Müslüman davetlilerin, namaz yeri ve zamanı dahil ihtiyaçlarının karşılanmasını bekleme hakkı var. Diğerlerinin de bir farklılığı görme beklentisi, bir güzel haslete şahit olma fırsatı var. Bizim organizatörler bu fırsatları değerlendirmiyorlar maalesef.

Yani gizlemesi gereken açık ediyor, açık etmesi gereken gizliyor. Bu tersliğin bir çok sebebi var muhakkak. Namazı birlikte koridorda (dervişlerin odasında değil) kıldığımız İhsan, o sebeplerden birini hemen ifade etti: "Onlar devlet memuru"

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home